2 Ekim 2011 Pazar

olcay / 27 eylül

Her vosvosçunun rüyası Wolfsburg' u geride bırakırken, nasılsa daha sonra da gelebilirim diyerek kendimi avutuyorum. Sabah saatlerinde Prag' a giriyoruz. Bahtiyar, daha öncesinde Erasmus öğrencisi olduğundan Prag'ı iyi biliyor. Karavanımızı park edip, erken saatte dolaşmaya başlıyoruz. Bu kentte de sokaklar paralı maalesef. Artık Avrupa Birliği ülkesi olmalarına rağmen hala ortak para birimine geçememişler. Bunu en iyi kullananlar uyanık döviz büroları. Oldukça fahişi fiyatlardan döviz bozarak para kazanmaya çalışıyorlar sefil turistler üzerinde. Kentin yapısı ve çevresi itibariyle ağır bir havası var. Sabah hava güzel ama benim pek hoşuma gitmiyor bu kadar kasvetli hava ve dingin çevre. Bir meydanda kahvaltı için otoruyoruz, karşımızda astrolojik astronomik enerjisiz çalışan çok eski saat kulesi var ama kahvaltı diye getirdikleri çok vasat. Saat başı insanlar kule altında toplanmışlar saatin çalmasını bekliyorlar. Çaldığında hareket eden kuklaları ve kulenin gezilen kısmında 4 bir yana borazan çalan görevliler var. Sonrasın kende hakim tepede bulunan götik mimarili kaleye çıkıyoruz. Çıkışı yormuyor, çevrede kafeler ve hemen hepsinde aynı şeyler satılan hediyelik eşya dükkanları var. Bunlarda şehir isinlli çantalardan var, aynı model, aynı renkler; 1-2 saat içinde tekrar yola koyuluyoruz. Bahtiyarın üniversite öğrencisi olduğu Pardubice kenti yolu şehirden sonra keyfimi yerine getiriyor. Hava çok güzel, geçtiğimiz yeşil alanlar, ormanlar ve köyler daha güzel..Parubice' ye vardığımızda, Bahtiyar oldukça heyecanlandı. Burası üniverisite kampüsü, burası kaldığım yurt, şurası gittiğimiz bar restoran derken, neredeyse hepsinin önünde resimlerini çektik Bahtiyarın. Sonra arabayı bırakıp alışverişe çıkmak istedik. Çünkü bu kentten almak istediğimiz bir çeişt votka ve yüksek alkollü bir likor var. Büyük bir markette istediklerimiz hemen bulmak vaktimizide arttırıyor. Artık akşam olduğundan, biraz dinlenmek ve internet için gğzel bir meydanda bulunan pizza restoranına gidiyoruz. Bahtiyar buranında müdavimiymiş öğrenci olduğu zamanlarda. 60' ar santimlik 3 farklı çeşit pizza siparişi veriyoruz. Yanında da hep filmlerde görmüğümüz ünlü çek birası Budwiser var. Hem internetimiz var hem de keyfimiz. Facebook sayfamızda bizi başından beri takip eden çocukluk arkadaşım Mine, şu günlerde gördüğü tedavide bizden aldığı enerjiden bahsediyor. Bizde bulunduğumuz meydandan Mine'ye kçük bir resimle tüm enerjimizi gönderiyoruz. “we all love you mine”. Resmin hemen ardın yazdıkları bizi çok mutlu ediyor. Pardubize'den ayrıldıktan sonra yolumuz Brno kentine doğru. Geç vakitte Brno'yu geride bırakıp, Avusturya'ya geçiyoruz. Sınırdan sonra yollar, köyler hemen düzdeliyor. Bu arada yemekte Viyana' da öğrenci arkadaşımız Orkun' la Facebook üzerinden yazışmıştık. Bizi geçte olsa bekleyecek. Bahtiyar bir süre devam ettikten sonra sis yüzünden kenara çekiyor. 1 saat kadar kestirdikten sonra Viyana yoluna çıkıyoruz. Gece 4 gibi Viyana' ya ulaşıyoruz, Orkun bizi hala ayakta bekliyor. Hatta sokağa çoktan inmiş bile, yolumuza atlıyor. Çok seviniyoruz. Orkun, yolculuğumuz boyunca gördüğümüz Ali, Tuğba, Xhristina, Eleni , Yasin, Burak ve Didem' den sonra 8inci arkadaşımız. Budapeşte'de biri daha var bizi bekleyen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder