2 Ekim 2011 Pazar

olcay / 28 eylül


Ve Viyana. Geceyi bu sefer ben karavanda geçirdim. Çocuklar Orkun' un evindeler. Toparlanıp hep birlikte merkeze doğru gidiyoruz. Kahvaltı etmemiz lazım. Özlemişizdir diye Orkun bizi Türk börekçisine götürüyor. Mecburen yiyoruz, bence vasat. Austurya malzemeleriyle su böreği çok bayağı. Bu arada günlerdi geçtiğimiz kentlerde kendim için berber bakıyorum. Bugün şansıma yan dükkan Türk berberi. Hemen girip kısa sürede saç sakal traşı oluyorum, çocuklar çevrede dolaşırken. Orkun' da uzun zamandır kent merkezine gitmediğini belitiyor gezeken. Haftaya sınavları varmış onada iyi gelecek dolaşmak. Viyana sokaklarında şoförlüğümüzü Orkun yapıyor. Ağzı kulaklarında, çünkü daha önce Viyana' da hiç vosvos kullanmamış. Yolda yine ilgi odağıyız, özellikle Türkler selam vermeden geçmiyorlar. İyi yolculuklar dilecen de çok. Orkun, şehirdeki önemli merkez ve yapıların bulunduğu yollarda bir tur attırdıktan sonra dolaşmak için park ediyor. Dolaşırken yine bu şehirde öğrenci arkadaşımız Berk' e tasadüfen rastlıyoruz. İşinden dönüyor, yorgun üstüne de sınavı varmış. Ayak üstü biraz lafladıktan sonra aracımızı bıraktığımız yere doğru yürüyoruz. Artık vaktimiz iyice daraldı, cuma günü İstanbul'da olmamız gerekiyor. Önümüzde daha Macaristan, Sırbistan, Makedonya ve Yunanistan var. Yaptığımız hesaba göre daha yaklaşım 2200 km yolumuz var. Budapeşte'ye vardığımızda akşam vakti. Bahtiyar üniversite arkadaşı Cihan'la haberleşiyor. Bu arada bu ülkede schengen ülkesi ama bunlarda ortak para birimine geçmemişler. 50 euro bozduruyoruz. Birşeyler yememiz gerekli, bu akşamda menümüz malum fastfoodçulardan biri Malesef. Budapeşte, gece muhteşem görünüyor. Nehrin her iki yakasındaki manzara ne Prag ne de Viyana'da yok. Ara sokaklar yine kasvetli, bir kısmı boş kullanılmayan binalar. Cihan'la buluştuğumuz sokaktaki bir binadan arya sesleri geliyor fakan şarkı bitince adam oradakiler bağırıyor. Hiç anlamıyoruz ama sanki azarlıyor oradakileri. Cihan' da birkaç ay öncesinle Budapeşte'te gelmiş Erasmus öğrenci. Bahtiyar' ı görünce sarılıp gözleri yaşarıyor. Son 2-3 saattir sinyal kolumuz da sorun var. Ne sola nesde sağa çalışıyor. Mekanik sorun. Durduğumuz yerde hem Cihan'la ayaküstü sohbet ediyoruz hemde bir yandan da Bahtiyar sinyal kolunu dağıtmış toplamaya çalışıyor. Mühim bir şey değilmiş. Kısa sürede sorunu halledip, yerine montajını yapıyor. Artık trafikte bizi sıkıntıya sokmayacak. Cihan ve Bahtiyar'ın resmini çektikten sonra vedalaşıp tekrar yola koyuluyoruz.Uzunca bir süre ben kullanacağım. Bahtiyar uyumak için arkaya geçti hatta rahat etmek için yatağı bile açtı. Önümüzde beni endişeye ve sıkıntıya sokan Sırbistan var. Aklımda çeşitli forumlarda hala bu ülkenin pek güvenli olmadığına dair okuduğum yazılar var. Ve biz Sırbistan' ı gece geçeceğiz Ayakkabılarım ayaklarımı çok sıktı. Kalabalık bir benzin istasyonu arıyorum ama bizi pek çok yerde sıkıntıya sokan navigasyonumuz bizi yine yoldan çıkarıp anlamsızca yeniden otoyola sokuyor. Yarım saatimiz boşa gitti resmen. Otoyola girince ilk benzin istasyonuna girip park ediyorum. Biraz dinlenmek için ayakkabılarımı da çıkarıp biraz uyumaya çalışıyorum. Dışarısı oldukça serin. Biraz şekerleme yapmak iyi geliyor ve devam ediyoruz. Macaristan çıkışındaki gümrük görevlisi oldukça sevimsiz, küçükcük kulübede 2 erkek memur daha var. pasaportlarımızın yanında ruhsatı da istiyor. Sırbistan gümrüğüne sıkılarak giriyoruz ama hiç sorusuz sualsiz ülkeye giriyoruz. Yol karanlık, Sırbistan' ı bir çırpıda geçip Makedonya' da kalmayı daha güvenli buluyoruz. Sonrası çok kolay, Yunanistan artık bildik yer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder