1 Ekim 2011 Cumartesi

bahtiyar / 11.gün


Sabah 09:30'da arabanın kapısını tıkladı Olcay ve Uğur, uyandım, yola çıkış 10:45. Neden acaba:) Şehirden çıkarken 2 tane T3 Westfalia görüp selamlaştık. Rotamız direk Hannover. Kahvaltı için menü Kruvasan+kahve. Bir park yerinde duruyoruz hem kahvaltı yapmak hem de lastiği değiştirmek için. Üzerinde hala stepne vardı, sıkıntı olmasın diye tamir ettirdiğimiz yeni lastiği taktık. Kruvasan tamamen içler acısı. Mola bittikten sonra navigasyon yardımıyla devam ediyoruz yola ama fark ediyoruz ki navigasyon bizi saçma sapan yollara götürüyor. Tam gerizekalı makine. Hatta müsadenizle Garmin için yazdığım bir dörtlüğü paylaşmak isterim:

Ulan Garmin sen ne salak bir aletsin?
Asabını bozdun arabadaki herkesin
Senin yüzünden yaktığımız boşa benzin
Seni icat edenin kulağına girsin

Yaklaşık 200 km ve 3 saate yakın boşa geçen zamandan sonra çıkabildik Hollanda'dan Hannover'e doğru yardıra yardıra gidiyoruz. Benzin almaya durduğumda elinde haritayla bir kız geldi. Hangi yoldan ve nereye doğru gittiğimizi sordu. Hannover deyince elindeki haritaya bakıp A2 yol ayrımına kadar bizimle gelip gelemeyeceğini sordu. Olcay uyuyor o esnada, doktor sağda, e bir tek şöför koltuğunun arkasındaki tekli koltuk kalıyor, orada da emniyet kemeri yok gerekçesiyle kabul etmedim. O esnada doktor geldi, "bi Olcay'a soralım" dedi. Olcay uyanıp kafasını kaldırmadan "güzelse alın" dedi. Doktor tüm centilmenliğini takınıp arkada oturmayı kabul etti, haliyle "gel" dedik kıza. Gitti çantasını filan getirdi, kuruldu sağ tarafa. Biz ne olur ne olmaz diye arabanın içindeki elektronikleri cüzdanları filan topladık, Olcay toparlandı, içecek birşeyler almaya gitti, bir anda arabanın içini heyecan ve coşku sardı. ilk otostopçumuz! Olcay içecek olarak elinde iki ufak şişe şampanyayla geldi :) Tanıştık kızla, ismi Manu, protestan ve din okulunda protestanlık üzerine okuyor. Tipini de tarif edeyim tam olsun, düz sarı saçlı, orta boylu, o sıcakta gri boğazlı kazak, ayak bileğine kadar bol bir etek, çantası tüylü inek derisi, yüzündeki ifade ketum! Heyecanın bitmesi pek kısa sürdü. Şampanya içen Olcay şişeyi yarım bırakıp devrildi yattı, kızın fotoğraflarını çeken doktor kendi haline daldı, bende taktım kulaklığı müzik dinliyorum. Yol ayrımına geldik, kıza söyledim burası diye, siz nereye devam edeceksiniz diye sordu tekrar. Hannover dedim, tamam deyip kitap okumaya devam etti. İlerliyoruz, navigasyonları Volkswagen buluşmalarının yapıldığı alana ayarladık, devam ediyoruz, bu ketum dedi ki "beni neden indirmedin?" "Ulan ketum, söyledim sana yol ayrımına geldiğimizi, inmedin ki! "Durmadınki" dedi. Biraz laf kalabalığı etti, "biz Hannover Expo Center'a gidiyoruz, istedğin yerde söyle indireyim" cevabını alınca sustu. Vardık alana, fotoğraf çektik filan, dedik ki biz Wolfsburg'a devam edicez. Kız şaşırdı tabi o kadar kısa zaman geçirdiğimize filan, yaşadığım yer buraya çok yakın bırakabilirmisiniz filan dedi, cevabımız olumsuz, peki dedi kız, Wolfsburg'a geliyor. Wolfsburg yolunu ararken yine saçmaladı Garmin, neyse ki iGo var telefonda, akşam 21:00 civarında girdik Wolfsburg'a.

Daha şehir girişinde Volkswagen'in muhteşem binalarını görüp heyecanlandık. Hemen tren istasyonuna gidip kızı sepetledik. Biraz söylendi ama biz göndermesek neredeyse İstanbul'a gelecek. Birşeyler yemek için Burger King'e gittik. Biz yemeğimizi bitirdiğimizde Uğur da sipariş verme işini tamamladı :) Eminim çalışan kızlardan bir iki tanesi ertesi gün istifa etmiştir. Kısa bir durum kritiğinden sonra gezebildiğimiz ve görebildiğimiz kadarına tamah edip devam etme kararı aldık. Volkswagen Arena, Volkswagen müzesini gördük (dışarıdan). 11. günün sonudur..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder