27 Eylül 2011 Salı

olcay / 23 eylül


Sabah uçağı kaçırdık, havaalanında sabahlamamıza rağmen uçağı kaçırdık. Elektronik check-in yapmamıza rağmen sözde elektronik biletimizi kaşeletmediğimiz için son konturolden tekrar başa giderek aynı işlemleri yaptık. Görevliye kaşe, xray araması yeniden yaptık. Bileti aldığımız firmanın kapısı apronun en sonundaydı. Yapacak birşey pek bir şey yok. Dolayısı ile lEdingbrough' u rotamızdan çabuk bir kararla çıkardık. Ve akşam uçağına Londra'ya bilet aldık tekrar. Bu arada 23 Eylül Uğur'un doğum günü. Doğum gününü İskoçya' da kutlamayı düşünüyorduk ama Uğur'un daha yola çıkmadan doğum günüm Dublin'de geçirmek istredim hayali burada gerçekleşti. Bunu da fırsat bilerek vede bu saatte uçağımız olmadan hemen en yakındaki barda kutlamayı yaptık. Birer İrlanda viskisi ve birer İrlanda siyah birası. Mutlu yıllar Uğur! Gün boyu yapacak pek bir işimiz yok, çokta yorgunuz.Uğur görmediklerini için tekrar şehre gitmek istediğini söyledi. Hep beraber Dubline' e tekrar gittik. Yerel İrlanda yemekleri için tavsiye alıp ünlü bir restorana gittik. Burası önceden kilise olan bir mekan. Hatta bu ünü Arthur Guinness' in de burada evlendinden geliyor. Yapı eski olamasına rağmen iç dekorasyonun yenilendiğinden bence çekiciliğini kaybetmiş. Seçtiğimiz yemekler geldiğinde yanında yine siyah bira söylüyoruz. Yemekten hemen sonra Uğur tek başına ayılıyor. Bahtiyar'la bir süre daha çevrede dolaşıyoruz. Sokaklarda hep sokak sanatçıları var. Genelde hemen hepsi şarkı söylüyor 3-5 kuruş için. Ama bizdeki sokak şarkıcılarına göre oldukça donanımlılar, ekipmanları oldukça fazla. Oyalanmaya çalışıyoruz ama çok yorgunuz,çok uykumuz var, çok da kirliyiz bu arada. Halaalanına dönmek için otobüse biniyoruz ama parayı bozuk istediklerinden Bahtiyar bozdurmak için indikten sonra hemen otobüs hareket ediyor. Şimdi herkes tek başına. Bir buçuk saat kadar sonra Bahtiyar çıka geliyor, Uçağın kalkmasına hala 4-5 saat var. Oyalana oyalana havaalanında dolaşıyoruz. Gündüz haalanında uyuklayacak pek koltuk yok. Bilet işlerimizi bu sefer erken hallettiğimizde sorunrsuz uçağın kapısına geliyoruz. Uğur' da bu sırada yine bir dünya hediyelik eşya alarak yorgun halde geldi. Sorunsuz uçağa bindikten sonra yarı uyuyarak Londra'ya geldik. Yalnız büyük bir sorunumuz var, çok yorgunuz dinlenmemiz gerekli fakat konkalayacak ne yerimiz ne de herhangi bir yere rezervasyonumuz var. 2 gün önce güvenli olsun diye West End' de otoparka karavanımızı almaya gidiyoruz. Bu 2 günlük güvenli otopark bize 90 sterline patlıyor ya neyse. Bahtiyar avigasyonumuzdan en yakın karavan parkı bulup işaretliyor. 1 saat sonrasında kapısı kilitli muhteşem hazrlanmış bir karavan kampına geliyoruz. Kapıda uyarı var; akşam 10 sabah 8 saatleri arası kapı kapalıdır! Bu saatler arasında gelenler yakındaki otoparkta kalabilirlermiş. E tabi bizimde böyle kurallara alışkanlığımız olmadığından kös kös otoparkta gecelemeye gidiyoruz. İlk akşam yunan gmrüğünden aldığımız rakıyı daha ilk kez burada açıyoruz. Herkes nedense ilk kadehte pes ediyor. Karavanda yer bölüşümü yapıp hemen uyukuya dalıyoruz. Hiç kimsede yerine itiraz etmiyor.Üçümzüde çok yorgun, çok uykusuz ve çok kötü kokuyoruz.

 
Sabah uçağı kaçırdık, havaalanında sabahlamamıza rağmen uçağı kaçırdık. Elektronik check-in yapmamıza rağmen sözde elektronik biletimizi kaşeletmediğimiz için son konturolden tekrar başa giderek aynı işlemleri yaptık. Görevliye kaşe, xray araması yeniden yaptık. Bileti aldığımız firmanın kapısı apronun en sonundaydı. Yapacak birşey pek bir şey yok. Dolayısı ile lEdingbrough' u rotamızdan çabuk bir kararla çıkardık. Ve akşam uçağına Londra'ya bilet aldık tekrar. Bu arada 23 Eylül Uğur'un doğum günü. Doğum gününü İskoçya' da kutlamayı düşünüyorduk ama Uğur'un daha yola çıkmadan doğum günüm Dublin'de geçirmek istredim hayali burada gerçekleşti. Bunu da fırsat bilerek vede bu saatte uçağımız olmadan hemen en yakındaki barda kutlamayı yaptık. Birer İrlanda viskisi ve birer İrlanda siyah birası. Mutlu yıllar Uğur! Gün boyu yapacak pek bir işimiz yok, çokta yorgunuz.Uğur görmediklerini için tekrar şehre gitmek istediğini söyledi. Hep beraber Dubline' e tekrar gittik. Yerel İrlanda yemekleri için tavsiye alıp ünlü bir restorana gittik. Burası önceden kilise olan bir mekan. Hatta bu ünü Arthur Guinness' in de burada evlendinden geliyor. Yapı eski olamasına rağmen iç dekorasyonun yenilendiğinden bence çekiciliğini kaybetmiş. Seçtiğimiz yemekler geldiğinde yanında yine siyah bira söylüyoruz. Yemekten hemen sonra Uğur tek başına ayılıyor. Bahtiyar'la bir süre daha çevrede dolaşıyoruz. Sokaklarda hep sokak sanatçıları var. Genelde hemen hepsi şarkı söylüyor 3-5 kuruş için. Ama bizdeki sokak şarkıcılarına göre oldukça donanımlılar, ekipmanları oldukça fazla. Oyalanmaya çalışıyoruz ama çok yorgunuz,çok uykumuz var, çok da kirliyiz bu arada. Halaalanına dönmek için otobüse biniyoruz ama parayı bozuk istediklerinden Bahtiyar bozdurmak için indikten sonra hemen otobüs hareket ediyor. Şimdi herkes tek başına. Bir buçuk saat kadar sonra Bahtiyar çıka geliyor, Uçağın kalkmasına hala 4-5 saat var. Oyalana oyalana havaalanında dolaşıyoruz. Gündüz haalanında uyuklayacak pek koltuk yok. Bilet işlerimizi bu sefer erken hallettiğimizde sorunrsuz uçağın kapısına geliyoruz. Uğur' da bu sırada yine bir dünya hediyelik eşya alarak yorgun halde geldi. Sorunsuz uçağa bindikten sonra yarı uyuyarak Londra'ya geldik. Yalnız büyük bir sorunumuz var, çok yorgunuz dinlenmemiz gerekli fakat konkalayacak ne yerimiz ne de herhangi bir yere rezervasyonumuz var. 2 gün önce güvenli olsun diye West End' de otoparka karavanımızı almaya gidiyoruz. Bu 2 günlük güvenli otopark bize 90 sterline patlıyor ya neyse. Bahtiyar avigasyonumuzdan en yakın karavan parkı bulup işaretliyor. 1 saat sonrasında kapısı kilitli muhteşem hazrlanmış bir karavan kampına geliyoruz. Kapıda uyarı var; akşam 10 sabah 8 saatleri arası kapı kapalıdır! Bu saatler arasında gelenler yakındaki otoparkta kalabilirlermiş. E tabi bizimde böyle kurallara alışkanlığımız olmadığından kös kös otoparkta gecelemeye gidiyoruz. İlk akşam yunan gmrüğünden aldığımız rakıyı daha ilk kez burada açıyoruz. Herkes nedense ilk kadehte pes ediyor. Karavanda yer bölüşümü yapıp hemen uyukuya dalıyoruz. Hiç kimsede yerine itiraz etmiyor.Üçümzüde çok yorgun, çok uykusuz ve çok kötü kokuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder