18 Eylül 2011 Pazar

ugur/ Adriyatik Madriyatik


Selanik devam...

             Kahvaltı sonrası dışarı çıkıp biraz şehri turlayalım dedik. Üç kişi de belli başlı yerleri daha evvel gördükleri için daha ziyade ara sokaklarda dolaşıp t2, t3 ne varsa onları görüp fotoğrafladık, tabii bir kısmının sahiplerinin yüzüne baktığımda bize uzaydan gelmişiz gibi baktığını gördüm, umrumuzda değildi tabii, ardından Selenik kulesini gezdikten sonra ‘’’İzmir Kordon boyuna’’’ gittik. İşkembe-i kübradan sallamıyorum, burası  bir çok açıdan bana  gezerken hem yerleşimi ve Ege kıyısı olmasıyla İzmiri hayli hayli hatırlattı. Gölgede soğuk bişeyler içip dinlendikten sonra gezmeye devam ettik çarşıya daldığımızda Olcay tesadüfen eski bir dükkanın farkına vardı. Eleni’ye sorduğumuzda oranın bir Çorbacı olduğunu gördük türkçesi ‘’’Paçacı Okiriyakos’’’’

Adım attığımızda, duvarda 1950 li 60 lı yıllarda PAOK takımının siyah beyaz basılı ilk 11 leri imzalı kartpostallar falan filan biçok şey duvarları süslüyordu. Tezgahın üstünde İsa freskleri, istavrozlar, sanırsam sahibinin babasının bir fotoğrafı, amatör bir elden çıktığı anlaşılan yağlı boya resimler derken birçok şey duvarlardaydı.

Oturduk ne yapalım derken orta yaşlı, hem usta hem sahibi olduğunu öğrendiğimiz (adını şimdi unuttum) birisi yaklaştı, yağlı beyaz önlüğünün altında Siyah&&Beyaz t shirt ü çok hoş bir görüntü veriyordu...Eeee dayanamayıp ‘Siyah kartallı PAOK T-shitün güzelmiş’’ dedim. Durdu yüzüme baktı ve ‘’Sen hangi takımlısın söyle bana’’ dedi... ‘’Beşiktaş-İstanbul’’ cevabını alınca elime yapıştı ve omzumu silkeledi’’ Siyah&Beyaz Kardeşliği Haaaa’’ dedi ve çorbalarını saymaya başladı. Ayak üstü Şırdan- Paça-İşkembe muhabbetini çevrdikten sonra Olcayla bana Karışık bir tabak yapıp getirdi. Bahti yememesinin cezasını garsonun sakarlığı ile ödeyip bol yağlı bir kaşık işkembeyi  kucağında buldu.

Eminim herkes iyi bir işkembecisi olduğunu düşünür ben de Şehremini de ‘’ Erenler ‘’ i böyle sayardım. İddia ediyorum şu ana kadar içtiğim en iyi bir iki işkembeden biridir burada içtiğim. Sanırım her içenin öyle de olacaktır, ki Igumenitsa’ ya kadar yolda Olcayla Paçacıyı andık durduk. 

Igumenitsaya kadar yol ayrı bir alemdi zaten, Bu kadar çok tüneli olan bir yol yoktur heralde ki Navigatör ün iptal olmasına yol açtı kısa süreliğine.

Igumenitsa tahmin ettiğimiz gibi bir Liman şehri, başka bir özelliği yok. Bir pastahane bulup tatlı-tuzlu birşeyler alıp gemi için sıraya giridik. 30 dk rötar ile SuperFast yola çıktı. Neden acentelerin tabelalarında Kör göze parmak Türkçe yazdığını anladık. Birçok Gurbetçi aile, kamyoncu vs. Bu yolu kullanıyor. Selam sabah derken bileti sadece ‘’Desk’’ diye aldığımız için Çadırı Olcaya verdik Geminin 3. Katına kurdu. Biz de bahtiyle sinema salonuna geçip koltuklarda sızdık. Biraz daha erken uyanıp gitseydik, tek kişilik yerde değil de diğer insanların yaptığı  gibi 3 kişilik yurde sızardık orası ayrı.

Sabah 09.30 – Bari

Sabah, gemide dün aldığımız gıdaları tükettik  ve gemiden ayrıldıktan sonra karavanla kısa bir şehir turunun ardından yürümeye karar verdik. 1-1.30 saat ana cadde ve çevresinde dolandık. Gayet düzenli ve temiz bir şehir yalnız satıcıları ve esnafı Nemrut!!! Bişey soruyorsunuz onu ilgilendiriyorsa Ok yoksa Defol git başımdan der gibiler... En sonunda dayanamayıp telefon kartı için beni tersleyen gazete bayiini fırçaladım da bir parfça rahatladım.

Ardından tekrar yola koyulduk. Denize ‘’Çimmeyi’’  erteledik, yolda suyu ısıtıp kahveri yudumladıktan sonra bir benzin istasyonuna çöktük. Birşeyler atıştırdık ve 3 euro luk bir alışverişin ardından duşları açtırdık. Şartlar ne kadar zorlu olursa olsun o sıcakta o ılık duşun hazzı paha biçilemez. Enerjik bir şekilde yola koyulduk. Napoli’yi pas geçip Roma’da daha fazla vakit geçirme hedefi kabul gördü ve kıvrılarak Romaya doğru yol aldı karavan...

Saat 21.00 gibi Romadayiz,,,

1 yorum: